Anasayfa

2022 İnsani Gelişme Raporu

UNDP tarafından “Belirsiz Zamanlar, Huzursuz Yaşamlar: Dönüşen Dünyada Geleceğimizi Şekillendirmek” başlığı ile hazırlanan 2021/2022 İnsani Gelişme Raporu artan eşitsizliklere ve yoksulluğa sosyal, ekonomik ve çevresel belirsizlikler çerçevesinden bakıyor.

4 Dakikalık Okuma
|
İnsan Hakları ve İş Gücü

UNDP tarafından “Belirsiz Zamanlar, Huzursuz Yaşamlar: Dönüşen Dünyada Geleceğimizi Şekillendirmek” başlığı ile hazırlanan 2021/2022 İnsani Gelişme Raporu artan eşitsizliklere ve yoksulluğa sosyal, ekonomik ve çevresel belirsizlikler çerçevesinden bakıyor. 1 Kasım’da Habitat Derneği'nin ev sahipliğinde düzenlenen rapor lansmanı Yönetim Kurulu Başkanı Sezai Hazır’ın konuşması ile açılış yaptı. Raporun hem dünya hem Türkiye’deki odak alanlarını vurgulayan Hazır, ülke içerisinde yer alan siyasi kutuplaşmaya, bireylerin güvencesizliğine, artan ve çeşitlenen risklere dikkat çekti. Hem sosyal hem çevresel şartların iyileşmesi, kalkınmanın sadece üretime dayanmayan yeni tanımının anlaşılması adına “başka bir dünyanın mümkün olmadığı gerçeğini” hatırlatarak konuşmasını tamamladı.

Devamında sözü alan UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, raporun kapsamlı bir özetini ana başlıklar eşliğinde paylaştı. Belirsizliği, huzursuzluğu takiben İnsani Gelişim Endeksi’nde yaşanan gerilemelerin nedenlerini ve sonuçlarını öncelikle küresel perspektiften ardından Türkiye penceresinden tartışan Vinton, çözüm sürecinin iş birliğinden geçtiğinin altını çizdi. Rapor geleceğimizi şekillendirecek mevcut ekonomik, sosyal ve çevresel problemleri ve benzer alanlardaki öngörüleri ile kamusal fikir alışverişine önemli katkılar sunuyor.

Huzursuz yaşamlar

İnsani Gelişme Raporu, içinde bulunduğumuz yılların çevresel değişim, sosyal kutuplaşmalar, politik istikrarsızlıklar ve ekonomik eşitsizlikler bağlamında huzursuzluk ve belirsizlik ile dolu olduğunu belirtiyor. Gıda, finans ve sağlık gibi çeşitli krizlerin refah sistemlerini zayıflatması güvensizlik ve güvencesizlik durumunun derinleşmesine neden oldu. Fakat Covid-19’un ve Rusya-Ukrayna savaşının etkilerinden önce “7 kişiden en az 6’sının COVID-19 küresel salgınından önce dahi güvensiz hissettiği” belirtiliyordu.

Covid-19 salgınının sosyal ve ekonomik zararlarının en çok hissedildiği 2021 ve 2022 yılları arasında İnsani Gelişme Endeksi (İGE) değerinin öngörülen artışın aksine iki yıl üst üste gerilediği gözlemleniyor. Rapor’a göre bu durum “son 5 yılın kazanımlarını yok etti”. Her ne kadar bu gerileme küresel çapta refah düzeyinde ve yaşam kalitesinde bir düşüşü ifade etse de hissedilme ağırlığı yüksek ve düşük gelirli ülkeler ve farklı sınıflar arasında aynı düzeyde değil.

Bu bağlamda yatırıma, sigortaya ve yeniliğe odaklanan politikaların hayati önemi artarken politika yapım süreçlerinin iyileştirilmesi ve teknolojiyi odağına alması da çokça tartışılan konular arasına girdi.

Bu tartışmalar politikaların ve politika yapım süreçlerinin odaklanması ve hazırlıklı olması gereken alanları öne çıkaran bir çerçeve sunuyor. Fakat belirsizlikler ile dolu günümüzde ve gelecekte tek tip politika çözümlerinin her derde deva olması beklenemez. Bu nedenle İnsani Gelişme Raporu, politika yapıcıların hazırlıklı olması gereken “belirsizlik bileşkelerini” listeliyor.

-Antroposen’in neden olduğu çevresel ve gezegensel değişim ve bunun sosyo-ekonomik eşitsizlikler ile ilişkisi.

-Sanayi ve dijital toplum bağlamındaki değişimlerin fayda ve risk dağılımına etkisi.

-Dijital platformlardaki hızlı ve yoğun bilgi akışının sosyal gruplar arasındaki ve içindeki algılar üzerindeki etkisi.

Gündelik belirsizlikler üzerine inşa edilen tehlikeli gezegensel değişimler, toplumsal makro dönüşümler ve yaygın kutuplaşma yeni belirsizlik türlerini katmanlaştırıyor. Dolayısıyla, öngörülemeyen ve ani problemlere cevap verebilir olmanın önemi her geçen gün artıyor.

Çevresel, sosyal, ekonomik ve politik alanlardaki belirsizlik beraberinde çatışmayı ve yeni baskılama mekanizmalarını getiriyor. Nitekim, rapor, ağırlığı giderek artan tüm bu sorunlara rağmen devam eden eylemsizliğin altını çiziyor.

Huzursuz zihinler

Belirsizliğin, kutuplaşmaların, çatışmaların ve yoksunlukların eşiğinde kaygı ve huzursuzluk davranış ve algıları olumsuz etkiliyor. Bu durumda “travmatik olaylar, bedensel hastalıklar, gıda güvensizliği ve iklim ile ilgili artan kaygıları” ruhsal sağlığı olumsuz yönde etkileyen ana damarlar olarak tanımlanıyor.

Ekonomik şokların, sosyal izolasyonun ve aile içi sorumluluk yükünün orantısız dağılımı gibi nedenlerden dolayı artan güvencesizlik hissinin uzun bir süre hissedilmesinin yarattığı stres yükü ise çeşitli psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden oluyor. Rapordaki verilere göre yaklaşık 1 milyar insan ruhsal sıkıntıdan mustarip.

Psikolojik sorunlar engelliliğin en büyük sebebi olsa da ihtiyaç duyulan sağlık hizmetlerine erişebilenlerin oranı yaklaşık %10. Buna rağmen, ülkeler sağlık hizmetleri için ayırdıkları bütçelerin %2’sinden azını ruhsal sağlığı iyileştirmek için kullanıyor.

Son 125 yıl içerisinde üç yaygın dilde yayınlanan 14 milyonu aşkın kitabın analizine göre kaygı ve endişe ifadeleri dünyanın birçok bölgesinde büyük bir artış gösterdi. Aynı zamanda, insanların yaklaşık %30’undan daha azının insanların çoğunun güvenilir olduğunu düşündüğü gözlemleniyor. Artan güvensizliğin, İnsani Gelişim Endeksi değeri yüksek olan ülkelerde dahil arttığı belirtiliyor.

Yön bulmak

Krizler bağlamında yön bulmak ya da oluşturmak her zamankinden daha zor. Bu durumun nedenlerinden biri refah ve iyi yaşam durumlarının yoksulluk gibi tek bir değişken ile tanımlanamaması ve çevresel, sosyal, ekonomik ve politik pek çok ana ve ara değişkene bağlı olması. Bir diğer nedeni ise kaynakların yenilenme hızının tükenme hızına yetişememesi ve dağıtım sistemlerin kaynakları hali hazırda birikimi olan insanların ceplerine yığması.

Kaynakların adaletsiz dağılımı, krizlerin yükünün farklı alanlarda yoksunluk ve erişim sıkıntısı çeken insanların üzerine yıkılması ve refah sistemlerinin cevap verme kapasitelerinin daralması IGE değeri düşen ülkelerinin oranının 2020 yılında %87’ye çıkmasına neden oldu. Bu, 1991-2019 yılları arasındaki en yüksek değer.

İnsani gelişmenin sürdürülebilirliği

İnsani gelişmenin sürdürülebilirliğinin ve refahı güçlendirmenin anahtarı sorunlara bütüncül bir bakış geliştirmekte ve bu süreçte teknolojiyi dahil etmekte yatıyor. Elbette bu süreçte atılan adımların ahlaki sonuçlarını da göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Kalkınma ve insani gelişme, kurumsal düzen/ağlar, sosyal-politik bağlam, ekonomik göstergeler ve değişkenlere bağlı olarak gelişen bir kazanç, kayıp ve birikim sisteminde yer alıyor. Bu nedenle belirsizlikler ile baş etmede ve gezegendeki hayatı iyileştirmede politika yapıcıların önündeki en büyük engel zihinsel ve fiziksel anlamda mevcut statükoya bağlı kalmak. Dolayısıyla, insani gelişme olgusunu sürdürmek ve güçlendirmek yalnızca belirli bir ekonomik sınırın üzerinde olmak ile değil fakat sağlık ve esenlik durumunu gezegen için genişletmek ve ölçeklendirmek ile mümkün olabilir.

Gelişmiş bir küresel toplumun tahayyülünü sadece üretim gücünden geçirmeyen, sanayi devriminin perspektifini 2022 senesinde çalıştırmayan, modernist düşünceyle fabrikalardaki hacim hesaplamalarında refahı aramayan yeni bir “kalkınma” mantığının benimsenmesi samimi ve sürdürülebilir çözümün en önemli adımlarından. Bu noktada gelişmiş, kalkınmış ve refaha ulaşmış bir toplumun en büyük özelliğinin esneklik olduğunu söylemek mümkün. Tam anlamıyla bir risk toplumu ve belirsizlikler bulutu içerisinde yaşayan günümüz insanının, öncelikli olarak bir kabul sürecinden geçmesi beklenebilir. Mevcuttaki sonsuz olasılıklar ve beklenmedik olayların düzensizliğine en hazır ve en kolay uyumlanabilen toplumların bu zorlu süreci rahat atlatabilecekleri düşünülüyor. 

S360'ta ortak değer yaratmayı odağımıza alarak günümüzün en önemli sürdürülebilirlik problemleri üzerine stratejik öneriler geliştiriyor, böylece kârı amaçla birleştiriyoruz.

Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr

İlginizi çekebilecek diğer makaleler

3 Dakikalık Okuma
July 26, 2024

Veriler, geçtiğimiz 12 aylık dönemde sıcaklıkların sanayi öncesi dönem ortalamasının 1,5 derece üzerinde olduğunu gösteriyor

4 Dakikalık Okuma
July 26, 2024

Dünya Mülteciler Günü: Yenilikçi yaklaşımlar sürdürülebilir geçim kaynaklarının inşasına nasıl yardımcı olabilir?

2 Dakikalık Okuma
July 26, 2024

Kuşaklar arası liderlik iş dünyasını ve toplumu güçlendirebilir