Kasım 2022'de Mısır'da gerçekleşecek olan bu yılki BM iklim zirvesinde (COP27) masaya yatırılacak riskler her zamankinden yüksek ve savunmasız ülkeler için daha acil duruyor. Bunun en büyük sebebi de COP26'ndaki hedefleri karşılamak için yeterli sonuçlara ulaşılamaması. Buna ek olarak, Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) yakın tarihli bir raporu, karşılanması zor olan temel hedeflerden Paris Anlaşması'nın ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama hedefinin, dünya çapında yaklaşık 3,6 milyar insanı iklim etkilerine karşı tehlikeli ve savunmasız bıraktığını ortaya koyuyor. Rapor, bu etkilerin eşit olarak hissedilmeyeceğini açıkça ifade ediyor. Savunmasız ülkeler, iklim değişikliğindeki sınırlı paylarına ve iddialı iklim taahhütlerine rağmen, bu yükün büyük kısmını omuzlamaya devam ediyor ve etmeye devam edecek.
Üstüne üstlük bu bulgular, iklim eylemliliği bozmak ve geciktirmek için her türlü bahaneyi gösteren çalkantılı zamanların ortasında geldi. Ancak IPCC'nin altını ısrarla çizdiği önemli bir mesajı var: Isınmayı 1,5 derecede tutmak için ya şimdi ya da asla!
2025'e Kadar İklim Dönüşümü Müttefikleri (ACT 2025), Paris Anlaşması'nın uygulanmasını geliştirmek ve savunmasız ülkelerin ihtiyaçlarının profilini çıkarmak için COP27 iklim zirvesi öncesinde çalışmalarına başladı. Küresel Güney'deki (Latin Amerika, Asya, Afrika ve Okyanusya) kuruluşlar tarafından geliştirilen ACT 2025'in yeni Geliştirilmiş Uygulama Çağrısı, konferans öncesinde ve konferansta somut eyleme ihtiyaç duyulan yerleri ortaya koyuyor.
1) Küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlamak için karbon salımındaki açığı kapatın.
Ülkelerin yüzyılın ortalarına kadar net sıfır karbon salımına ulaşma taahhütlerine bakıldığında, sıcaklık artışı yaklaşık 1,9 derecede tutulabilir. Ancak, salımda bazı büyük pay sahiplerinin 2030 hedefleri o kadar zayıf ki başarı için güvenilir yollar sunmuyorlar. Dolayısıyla kimi net-sıfır hedefleri, büyük bir “güvenilirlik açığına” işaret ediyor.
1,5 derece hedefini ulaşılabilir tutmak için, COP27'deki tüm ülkelerin IPCC bu raporunun sonuçlarına kulak vermesi ve buna göre yanıt vermesi gerekiyor. Önceki taahhütlerinden daha iddialı olmayan "güncellenmiş" NDC'ler (belirlenmiş ulusal katkılar) sunmuş olan tüm ülkeler- özellikle G20 ülkeleri - NDC'lerini ve uzun vadeli stratejilerini güvenilir bir şekilde güncellemelidir. Bu NDC'ler, Glasgow İklim Paktı ve IPCC Çalışma Grubu III raporu tarafından sağlanan bilimsel kanıtlarla uyumlu olmalı. Gelişmiş ülkeler iklim krizi ile mücadele hırsına öncülük etmelidir. İklim krizine ezici katkılarına rağmen, iklim vaatlerini yerine getirmekte geride kalan yine onlar.
2) Özellikle en savunmasız olanlara yüksek kaliteli ve ölçeklendirilmiş finans akışları sağlayın.
COP26'dan sonra, gelişmiş ülkelerin ilk başta 2020'ye kadar ulaşmayı taahhüt ettikleri 100 milyar dolarlık hedefi tutturamaması, güvenilirlik açığını beslemesi ve bu nedenle gelişmekte olan ülkelerin daha fazla iklim eylemi planlama yeteneklerini sekteye uğratması “derin bir üzüntü” olarak not edildi. COP27'de şu anda ihtiyaç duyulan şey, hafifletme, adaptasyon, kayıp ve hasar finansmanı için net hedefler oluşturulması ve gelişmiş ülkeler için, özellikle de bu finansmanın büyük kısmını sağlayacak olan G7 ülkeleri için, 2025 yılına kadar iklim finansmanında toplam 600 milyar dolarlık bir plan çıkarılması.
Son olarak, ülkeler 2025'ten sonra yürürlüğe girecek yeni bir toplu finans hedefinin ana hatlarını oluşturmaya hazırlanırken, gelişmiş ülkelerden kamu finansmanının vazgeçilmez rolünü kabul ederek özel sektörü ve diğer devlet dışı aktörleri harekete geçirmek için net finansman hedefleri belirlenmeli.
3) Uyum önlemlerinin uygulanmasına yönelik çabaları artırın.
COP26, dayanıklılığı güçlendirmeyi ve iklim etkilerine karşı kırılganlığı azaltmayı amaçlayan Paris Anlaşması’nın önemli bir bileşeni olan Küresel Uyum Hedefi'ndeki (GGA) ilerleme de dahil olmak üzere bazı parlak noktalar üzerine inşa edilecek bir temel sundu. Şimdi, özellikle hedeflerin kapsamı, veriler, metrikler ve raporlama metodolojileri konusunda program içeriğinde somut bir ilerlemeye ihtiyaç duyulmakta.
Ulusal eylemi ilerletmek ve uyum finansmanı ihtiyaçları için daha net bir tahmin sağlamak için ülkeler, Paris Anlaşması himayesinde oluşturulan iki araç olan Ulusal Uyum Planlarını ve Uyum İletişimlerini de hazırlamalı. Gelişmiş ülkelerin, özellikle Uyum Fonu ve UNFCCC altında kurulan mali mekanizmanın diğer kuruluşları aracılığıyla, uyum planlarını finanse etmek için hibe bazlı fon sağlamaları gerekiyor. Glasgow'daki COP26'da uyum finansmanını ikiye katlama sözü iyi bir başlangıç ??olsa da bu hala savunmasız ülkelerin gerçekten ihtiyaç duyduğu miktardan çok uzak.
4) Kayıp ve hasar için güvenli finansman yaratın.
Kayıp ve hasar sorunuyla yüzleşmek için gereken ivme, Glasgow'daki COP26 iklim zirvesine kadar nihayet hız kazandı. Ancak, iklim krizinden çokça etkilenen ülkelerden gelen acil çağrıya rağmen, yeni bir kayıp ve hasar finansmanı önerisi gelişmiş ülkeler tarafından reddedildi. Bunun yerine, COP26'da ülkeler, Haziran 2022'de yapılacak ilk tartışma ile kayıp ve hasar finansmanı için olası düzenlemeleri konuşmak için Glasgow Diyalogunu kurdular. Glasgow Diyaloğu sürecinin, kuru gürültü olmaktan ziyade, savunmasız ülkelerin ihtiyaçlarına dayalı somut sonuçlara yol açması ve kanıtlanabilir ilerleme kaydetmesi kritik olacak.
Ayrıca, gelişmekte olan ülkelere kayıp ve hasarın sağlam ve etkili bir şekilde nasıl ele alınacağı konusunda teknik yardım sağlamayı amaçlayan Santiago Kayıp ve Hasar Ağı'nın (SNLD) operasyonel hale getirilmesi ve finanse edilmesi konusunda COP26'da ilerleme kaydedildi. SNLD için yeterli finansman sağlamak için gelişmekte olan ülkelere yapılacak teknik destekler ve ülkeye ait yerel uzmanlığı vurgulayan teşvik programları oldukça kritik gözüküyor.
5) Ülkeleri ve devlet dışı aktörleri sorumlu tutmak için Paris Kural Kitabı'nı uygulayın.
Paris Anlaşması’nın temelini oluşturan Paris Kural Kitabı’nın takip edilmesi, eylemde şeffaflık ve hesap verebilirliği sağlamak için çok önemli. Uygulama olmadan hesap verebilirlik sağlanamaz. Özellikle gelişmiş ülkelerin uygulamaya geçmeyen iklim vaatleri, bu sebeple yerine getirilmeden öylece kalacak. COP27'nin asıl rolü, uygulamayı yönlendirmek için bir zorlama noktası olarak hizmet etmek olduğundan, Küresel Envanter Sayımı gibi eş zamanlı ilerleyen süreçler kilit rol oynamakta. İlk Küresel Envanter Sayımı süreci, kapsayıcı, farkındalığı artıran, savunmasız ülke kuruluşlarının anlamlı katılımını sağlayan, artan NDC hırsını destekleyen ve eşitlik merkezli sonucun yolunu açan bir şekilde yapılmalıdır.
İhtiyaçlar bu kadar yakın ve acilken, dünya dört bir yanındaki savunmasız ülkelerle uzun yıllar süren diyalogları bekleyemez. COP27 en çok da bu sebeple kimsenin ve hiçbir ülkenin geride kalmamasını sağlamalıdır.
Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr