Mülteci krizi hiç olmadığı kadar ciddi bir sorun haline geliyor. BM Mülteci Örgütü olan BMMYK, 2023 yılı sonunda dünyada 43 milyondan fazla mültecinin bulunduğunu, yani on yıl öncesine göre üç kat daha fazla olduğunu tahmin ediyor. Artan bu zorluk karşısında, mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamak için güvenilen yardım bütçeleri azalıyor ve bu durum, kalkınma sektörünün sınırlı fonları kullanma konusunda daha yenilikçi olması yönünde acil bir ihtiyaç yaratıyor.
Batı'daki mülteci krizine ilişkin medya haberlerinin çoğu, yeni bir ev bulmak için kıtalar ve okyanuslar arasında seyahat eden mültecilere odaklanıyor. Bu durum, dünyadaki mültecilerin çoğunun (%69) komşu ülkeler tarafından barındırıldığı, derhal ve süresiz olarak mülteci kamplarına yerleştirildiği gerçeğini gölgeliyor. Bu kamplar kısa vadeli bir çözüm olarak yaratılıyor, ancak uzun süren krizler çoğu zaman bu kampların mültecilere nesil boyu ev sahipliği yapması anlamına geliyor.
Örneğin, Mercy Corps ve Village Enterprise'ın mültecilerin küçük işletmeler kurmasını destekleyen bir projeyi ortaklaşa yürüttüğü Uganda'daki Bidi Bidi Mülteci Yerleşimi'ne mültecilerin çoğu 2016 yılında Güney Sudan'da iç savaşın patlak vermesinden sonra geldi. Bidi Bidi Mülteci Yerleşimi, kısa sürede dünyanın en büyük kamplarından biri haline geldi ve mültecilerin çoğunluğu, sekiz yıl sonra bugün hala orada yaşıyor.
Suriyeli mülteciler ise 130'dan fazla ülkede barınıyor ancak büyük çoğunluğu Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır gibi bölgedeki komşu ülkelerde yaşıyor. Türkiye 3,3 milyon ile tek başına en büyük Suriyeli mülteci nüfusuna ev sahipliği yapıyor.
Komşu ülkelere kaçan Suriyeli mültecilerin yaklaşık %92'si kırsal ve kentsel alanlarda yaşıyor; yalnızca %5’i mülteci kamplarında yaşıyor. Ancak mülteci kamplarının dışında yaşamak da mutlaka başarı veya istikrar anlamına gelmiyor. Suriyeli mültecilerin % 70'inden fazlası yoksulluk içinde yaşıyor. Temel hizmetlere, eğitime veya iş fırsatlarına sınırlı erişime sahip ve eve dönme olasılıkları çok düşük.
Fon kesintileriyle daha da kötüleşen kriz
Mülteci krizi daha güçlü bir uluslararası müdahale gerektiriyor ancak yardım ve kalkınma bütçeleri yanlış yöne gidiyor. Dünya Gıda Programı (World Food Programme-WFP), 2023'teki % 60'lık fon açığının, 60 yıllık tarihindeki en yüksek rakam olduğu konusunda uyarıyor. Ayrıca, aralarında ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın da bulunduğu, mültecileri destekleyen programlara yardım eden dünyanın en büyük bağışçılarından bazıları yakın zamanda kalkınma bütçelerini kısma planlarını duyurdu.
Kamplarda yaşayan mülteciler üzerindeki yardım kesintilerinin etkisi oldukça belirgin. WFP, gıda yardımındaki her %1'lik kesintinin 400.000'den fazla insanı açlık sınırına getirdiğini tahmin ediyor.
ABD, İngiltere ve Fransa'daki politikacılar önümüzdeki haftalarda ve aylarda seçmenleriyle karşı karşıya gelecek. Kendi ülkelerindeki öncelikleri ele almaları gerektiği anlaşılır olsa da mülteci krizi görmezden gelinebilecek bir konu olmanın oldukça ötesinde. Şiddetten, savaştan ve iklim krizinden kaçan mültecilerin en temel ihtiyaçlarına erişemediği bir dünyada yaşamak istemediğimiz mesajı verilmeli ve kalkınma sektörü, yardımın yatırım getirisi sağlayacağını kanıtlamak için daha yenilikçi ve uyarlanabilir olma yönünde inisiyatif almalı.
Kanıta dayalı yaklaşım nasıl işler?
Kamplardaki mültecileri desteklemeye yönelik geleneksel model, modası geçmiş yaklaşımların güzel bir örneği. İnsanlar bir yerleşim yerine vardıklarında gıdaya ve temel ihtiyaçlara ihtiyaç duyuyor ancak uzun vadeli bir yaklaşım olarak bu, mültecilerin kendi kendine yetebilmelerini desteklemek yerine bağımlılığı teşvik ediyor. Mültecilerin küçük işletmeler kurmasına yardımcı olmak için Uganda ve Etiyopya'daki mülteci yerleşimlerinde birlikte çalışan Mercy Corps ve Village Enterprise, yeni ve etkili bir modelin mümkün olduğunu gösteriyor.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF), kanıta dayalı iki yaklaşımı bir araya getiriyor: aşırı yoksulluğun üstesinden gelmede kanıtlanmış bir yöntem olan yoksulluktan kurtulma ve yerel topluluklarda pazar ekosistemlerinin geliştirilmesi. Mülteci girişimlerini yerel pazarlarla bağlayarak, bu işletmelerin daha büyük bir büyüme ve başarı şansı elde etmesi bekleniyor. WEF, adı DREAMS bu yeni yaklaşımı, gelir ve net servet artışlarını ölçen yüksek kaliteli, bağımsız bir çalışmayla test ediyor.
Yenilikçilik ve kendi kendine yeterlilik, mültecilere destek sağlamak için yapılan müdahalelerin temel unsurları olmalı; bu, insanların hayatlarını yeniden inşa etmelerini sağlamak için önem arz ediyor. Bu nedenle, yaklaşımlar farklı durumlar ve koşullara göre uyarlanmalı.
DREAMS programı, mülteciler ve aşırı yoksulluk içinde yaşayan insanları hedef alırken, bu alandaki tek yenilikçi girişim değil. Örneğin Talent Beyond Boundaries, yetenekli mültecilerin yetenekli göçmenlerle aynı şekilde değerlendirilmesini sağlamak amacıyla göçmenlik sistemlerini değiştirmeye çalışıyor. Aynı zamanda Global Education Movement, mültecilerin yüksek öğrenime erişimini destekliyor.
Bu yaklaşımlar mültecileri doğrudan desteklemekle kalmıyor aynı zamanda ekonomiyi güçlendirmeyi ve mülteci popülasyonlarının yeni yaşam alanlarına entegre olmasına yardımcı olmayı da amaçlıyor.
Acil inovasyon çağrısı
Mültecilerin sayısı her yıl artıyor ve bu eğilimin azalacağına dair hiçbir işaret yok. İklim değişikliğinin etkisinin çok daha fazla insanı zorunlu göç ile karşı karşıya bırakacağı, yardım bütçelerine yönelik taleplerin artacağı ve küresel hükümetlerin etkin çalışması için yapılan çağrıların daha da güçleneceği ön görülüyor.
WEF'in Uganda'daki mültecilerle yaptığı görüşmelerde, mültecilerin kendilerini ve ailelerini destekleme konusunda büyük bir istek içinde olduklarının açıkça görüldüğü vurgulanıyor. Geleneksel yardımlar tek başına sorunu çözmüyor. Mülteci ailelerine öz güven kazandırmak için gerekli beceri ve araçlar sunulmalı ve çok daha fazla destek olunmalı.
Bu içerik orijinal kaynaklarından çevrilmiş ve derlenmiştir. Orijinal kaynaklara buradan ve buradan ulaşabilirsiniz.
Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr