Birleşmiş Milletler’e (BM) üye her devlet, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change-UNFCCC) kapsamında her yıl Taraflar Konferansı (Conference of the Parties-COP) ile iklim değişikliği politikalarını tartışmak üzere bir araya geliyor. Geçtiğimiz yıl Glasgow'da düzenlenen COP26'nın ardından 27. COP 7-18 Kasım tarihleri arasında Mısır'da gerçekleşecek.
]2022'de meydana gelen doğal afetler, uluslararası toplumun iklim krizine yanıt vermesi için çok daha kısıtlı bir zamanı kaldığını hatırlattı. BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) son raporunun gösterdiği gibi, küresel ısınmanın neden olduğu sıcaklık artışını 1,5°C’de tutma çabaları giderek daha da zorlaşıyor. 2016'da Fas'ta düzenlenen COP22'den bu yana Afrika'da gerçekleşecek ilk COP’un odağında da iklim krizinin en derinden hissedildiği Afrika ülkeleri olması umuluyor.
Ancak Mısır’daki baskıcı rejim nedeniyle müzakerelerde kimin sesinin duyulacağı sorusu bu yıl özellikle tartışmalı bir hal aldı. Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi, 2013’te iktidara geldiğinden beri muhalefeti ve hükümete karşı politikaları baskılayarak sıkı denetim uyguluyor. Bu nedenle yazar Naomi Klein da dahil olmak üzere bazı iklim adaleti savunucuları COP27’yi "Hapsedilmiş İklim Zirvesi" olarak tanımlıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch-HRW) Çevre Direktörü Richard Pearshouse, verdiği bir röportajda, Mısır ve diğer otoriter rejimlere karşı koymamanın, fosil yakıtlardan uzaklaşmak ve küresel ısınmayı azaltmak için gereken iklim politikalarının uygulanmasını engelleyeceğini söyledi. Ayrıca Mısır’daki durumda, diplomatların COP27'de insan hakları konusuna yumuşak bir şekilde yaklaşmamaları gerektiğinin, sivil toplum baskısı olmadan ihtiyaç duyulan acil iklim eyleminin gerçekleşemeyeceğinin altını çizdi. İklim eylemleriyle değişim yaratmak için sokaklardaki insanlara, bağımsız çevre ve insan hakları aktivistlerine, stratejik davalara ve bağımsız mahkemelere ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Yakın tarihli bir HRW raporu, Mısır’daki kurumsal çıkarların (turizm, tarım ve gayrimenkul) ve devlet işletmelerinin (su şişeleme tesisleri, çimento fabrikaları ve taş ocağı madenleri) çevresel zararlara neden olduğu bölgelerin akademisyenler ve çevre grupları için “yasak alanlar” haline geldiğine dikkat çekti. Ayrıca, dünyanın en kirli şehirlerinden biri olan Kahire'de, endüstriyel kirlilik her yıl binlerce bebeğin erken ölümüne neden oluyor.
Mısır’da çevre üzerinde çalışanlar, araştırmayı imkânsız kılan bir dizi bürokratik kısıtlama yoluyla tutuklandı veya susturuldu. Bunun yanında çöp toplama, geri dönüşüm, yenilenebilir enerji kaynakları ve uluslararası iklim finansmanı gibi konular üzerinde çalışan hükümet yanlısı yeni bir çevreci grup ortaya çıktı. Pearshouse, hükümetin açık sözlü ve bağımsız sesleri susturarak kendi önceliklerine uygun, güvenli alanlarda çalışmaları desteklediğini belirtti. Mısır'da ve diğer baskıcı rejimlerde hükümetin hassas gördüğü konular artık çevresel kırmızı bölgeler ve gidilmeyen alanlar olarak kabul ediliyor.
13 aktivist, akademisyen, bilim insanı ve gazeteci, HRW raporuna misilleme korkusu nedeniyle anonim olma şartıyla katıldı. Diğer altısı, güvenlik endişelerini ve hükümet kısıtlamalarını gerekçe göstererek çevresel sorunlar hakkında konuşmayı reddetti. Mısır hükümeti HRW’nun bulgularını yalanladı. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeid geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada küresel iklim taahhütlerinin uygulanmasını garanti eden başarılı bir COP konferansı için iş birliği gereken bir zamanda bu kadar yanıltıcı bir rapor yayımlamanın içler acısı olduğunu belirtti.
Mısır, BM iklim müzakerelerinde çevre aktivistlerini ve sivil toplumun katılımını kısıtlayan ilk ülke değil, son da olmayacak. Önümüzdeki yıl COP’a ev sahipliği yapacak Birleşik Arap Emirlikleri insan hakları ihlalleri, iklim ve çevresel eylemler konusunda kötü sicile sahip başka bir örnek. Geçtiğimiz yıl Glasgow'daki COP26'da sivil toplumun ve yerli halkın müzakerelerden dışlanması nedeniyle alınan kararların meşruiyeti sorgulandı. Yine de Birleşik Krallık'taki büyük protestolar, topluluklara ve aktivistlere hikayelerini, şikayetlerini ve alternatif çözümleri paylaşmaları için alan yarattı. Arap Baharı'ndan bu yana otoriter rejim tarafından protesto ve ifade özgürlüğünün şiddetle bastırıldığı Mısır'da bunların hiçbiri olası değil. Alaa AbdEl Fatah gibi insan hakları ve çevre aktivistleri de dahil olmak üzere son on yılda on binlerce siyasi mahkûm hapsedildi ve işkence gördü.
Mısır Dışişleri Bakanı, COP öncesi çevre aktivistlerinin konferansa katılması için herhangi bir vize sıkıntısının yaşanmadığını ancak bu katılımcıların müzakerelerden uzakta ayrı bir tesiste kalabileceğini paylaştı. Mısır'da konferans çevresi de sıkı bir şekilde kontrol ediliyor. Fridays for Future temsilcileri ve Mısır’ın Greta Thunberg’inin protestoları hükümet tarafından susturuldu. Bu durum COP27'de müzakere karşıtlarının endişelerini nasıl ve nerede ifade edebilecekleri konusunda sıkı kısıtlamalar göreceğimizin bir uyarısı.
İnsan haklarını BM görüşmelerinin merkezine koyma ihtiyacı, yalnızca iklim krizi ve maden endüstrilerinin neden olduğu zararları ele almakla ilgili değil. Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye adil bir geçiş sağlamak da önem taşıyor. Afrika, küresel sera gazı salımlarının % 4'ünden daha azına neden olmasına rağmen iklim krizinden en çok etkilenen kıta. Ayrıca kıtanın mineral zenginliği ve yenilenebilir enerji potansiyeli, sıfır emisyon yarışında çok önemli bir rol oynayacak.
İş ve İnsan Hakları Kaynakları Merkezi, yenilenebilir enerji değer zincirine insan haklarının dahil edilmesinin acil bir ihtiyaç olduğuna değinerek, insan haklarına yeterli önem verilmediği takdirde küresel net sıfır hedeflerin risk altında olacağı uyarısında bulundu.
İklim müzakerelerinin 27. turuna bir aydan kısa bir süre kala Pearshouse, UNFCCC'nin iklim eylemlerinin, bir insan hakları sorunu olduğunu hala tam olarak anlamadığından endişeleniyor. Mısır'daki çevre protestolarına gösterilen baskı için delegelere Şarm El-Şeyh'deki insan haklarını göz önüne almaları ve müzakerelerde bu konuya değinmeleri için çağrıda bulunuyor. Fosil yakıt endüstrisini domine eden otoriter rejimlerin, karşıt bir aksiyon olmadan adil bir geçişe ön ayak olmasını beklemek mümkün değil.
Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr