İklim krizinin yarattığı ekolojik ve sosyal krizlerin beraberinde Filipinler’de seçim yaklaşırken Filipinler İnsan Hakları Komisyonu büyük fosil yakıt şirketlerinin yarattığı zararları gözler önüne sermek ve bunların insan hakları ihlali olduğunu belirtmek adına bir ulusal soruşturma raporu yayımladı.
İnsanların bağlı olduğu sosyal ve ekolojik çevreye verilen herhangi bir zarar tüm yaşamı olumsuz yönde etkileyerek bölgedeki tüm canlıları tehlikeye atmakta ve insanın sağlıklı bir yaşam sürdürmesini engellemekte. Bu durum da İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yaşam ve özgürlük haklarının ihlali anlamına geliyor. Filipinler İnsan Hakları Komisyonu, buradan yola çıkarak küresel karbon salımının %21,4’ünden sorumlu olan ve aralarında Shell, Chevron, ExxonMobil, Total ve BP gibi büyük fosil yakıt şirketlerinin de olduğu 47 şirketi inceleme altına almaya karar verdi. 2015 yılında gerçekleşen tayfun felaketinin ardından biriken zararı ve şikayetleri de göz önünde bulunduran Filipinler İnsan Hakları Komisyonu, tüm şirketlerin Birleşmiş Milletler İnsan Hakları ve İş Dünyası Rehberi’nde tanımlanan şartlara uyma zorunluluğunu vurguladı. Buradan hareketle iklim krizi bağlamında şirketlerin sorumlulukları konusunda ulusal bir soruşturma başlattı.
2015 yılında Filipinler İnsan Hakları Komisyonu’ndan söz konusu raporun talep edilmesinden önce iklim kriziyle ilgili çeşitli vakalar mahkeme salonlarına taşınıyordu. Bu vakalar çerçevesinde bireyler, hükümetler veya hissedarlar karbon salımından, kirlilikten veya hasardan sorumlu tuttukları şirketlere yıllardır dava açabiliyordu. Bu davaların pek çoğu farklı yasal sorumluluk kapsamlarına girdiği gibi birçoğu da hala yargı ya da temyiz aşamasında. Bunların yanı sıra, hükümetler iklim krizine karşı sorumluluk ve önlem almak adına birtakım anlaşmalara varmaya çalışıyor. Fakat tüm bu süreçlerin umut verdiği söylenemez. Bu nedenle iklim krizi ile ilgili endişelere cevap verebilmek için yasal çerçevenin dışındaki mekanizmalar inceleniyor. Bu incelemenin bir sonucu olarak Filipinler İnsan Hakları Komisyonu tarafından hazırlanan soruşturma, dünyada iklim krizini bir insan hakları meselesi olarak tanımlayan ikinci ve bir ulusal insan hakları komisyonu tarafından yürütülen ilk örnek olarak değerlendirilmekte.
Dünyanın dört bir yanındaki aktivistler ve bireyler tarafından desteklenen bu soruşturmanın zengin ülkelerin sürdürülebilir bir gelecek için daha azimli politikalar üretmelerinde önemli bir rol oynayacağı düşünülüyor. Bu durum şirketleri sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik alanına dahil etmek ve bu alanda sorumluluk üstlenmelerini sağlamak adına da önem taşıyor.
Yasal Sorunlar
Aleyhine dava açılan karbon salımında ciddi pay sahibi bazı büyük şirketler soruşturmanın yargı kapsamına girmediği ve raporda geçen vurguların mahkeme kararı olmadığı gerekçesiyle alınan kararlara itiraz etti.
Bu bağlamda Filipinler İnsan Hakları Komisyonu’nun Filipinler Anayasası bünyesinde bir soruşturma organı olduğu vurgulanmalı. Bu da komisyon kararlarının herhangi bir yargı niteliği taşımadığı, fakat eski çevre ve doğal kaynaklar departmanı müsteşarı Avukat Tony La Viña’nın da belirttiği üzere yasal aksiyona dönüşebilecek politik ve ahlaki vurgular olduğu anlamına geliyor.
İçinde yer alan vurgulardan ziyade raporun yarattığı politik tepki, büyük şirketler, bireyler ve kuruluşlar arasında sıkışan yargı mekanizmalarının iklim krizi ile ilgili davalarda yetki ve bölgesel sınırlar düğümünün içinden çıkmakta zorlandığını gösteren örneklerden yalnızca biri. Yine de soruşturma iklim krizine bağlı hasarları, kayıpları ve hukuki sorumlulukları tanımlama anlamında pek çok ülkeye örnek olma niteliğine sahip. Sonuç olarak en büyük sorun, söz konusu şirketlerin iklim krizine dair yasal sorumluluk üstlenmelerini sağlamak adına kanıtları bir araya getirmek ve bunları mahkeme salonlarına taşımak.
Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr