Bilim insanları, insan sebepli iklim ve biyoçeşitlilik krizi nedeniyle maymun çiçeği gibi pek çok hastalığın ortaya çıkmaya devam edebileceği yönünde bizi uyarıyor.
23 Temmuz Cumartesi günü Dünya Sağlık Örgütü hızla yayılan bu hastalığın artık küresel bir acil durum olduğunu ilan etti. Peki nedir bu maymun çiçeği?
Maymun çiçeği esasen Afrika’daki vahşi hayvanlardan bulaşan tropik bir hastalık. Virüsün bu yılın başlarında beklenmeyen biçimde artarak dünyanın farklı bölgelerine saçılması, bu tür salgınların ardındaki etmenler arasında iklim değişikliğinin olup olmadığı sorusunu doğurdu. Maymun çiçeği bugüne kadar 70’ten fazla ülkede görülmüş durumda. Bilim insanları, insanlar doğal yaşam alanlarına yayıldıkça yeni patojenler taşıyan hayvanlarla kontakların artması, artan sıcaklıklar ve değişen arazi kullanımı gibi nedenlere ilerleyen dönemlerde daha fazla virüs salgını görmeyi bekleyebileceğimizi belirtiyor.
Imperial College London’da bir viroloji doçenti olan Michael Skinner, son 20 yılda neredeyse her yıl, bazıları iklim değişikliğine atfedilebilecek yeni salgınların ortaya çıktığını söylüyor. Başta sivrisinekler gibi ısıran böcekler tarafından taşınanlar olmak üzere, bazı virüslerin yayılmasının küresel ısınmadan etkilendiğini, çünkü artan sıcaklıkların konakçılarının hayatta kalabileceği alanları etkilediğini açıklıyor.
Skinner buna örnek olarak Avrupa ve Birleşik Krallık’taki koyunları etkileyen mavi dil hastalığını gösteriyor. Kademeli sıcaklık artışlarıyla virüsü taşıyan kenelerin kuzeydeki diğer kenelerin yaşam alanlarına girdiği ve böylece hastalığın kuzeye doğru daha da yayıldığı belirtiliyor. Öte yandan bazı bölgeler hastalık taşıyan böcekler için daha uygun hale geldikçe, diğerleri de onlar için daha elverişsiz hale geliyor. University College London’da ekoloji ve biyoçeşitlilik profesörü Kate Jones’a göre bunun anlamı, hastalıkların dünyanın farklı bölgelerindeki insanları farklı şekilde etkileyeceği yönünde.
Jones, böcek ısırmasının aksine, iklim değişikliğinin hayvanlardan insanlara direkt bulaşan hastalıkları nasıl etkilediğine dair verilerin, insan hastalıkları taşıyan hayvan türlerinin çeşitliliği dolayısıyla daha az tanımlı olduğunu belirtiyor. Bununla birlikte, iklim değişikliği insanların sadece ortaya çıkan enfeksiyonlara maruz kalışlarını değil aynı zamanda insanların hastalığa olan direncini de etkileyebilir. Jones, iklim değişikliğinin pek çok bölgede insanların ve toplumların salgınlara karşı savunmasızlığını etkileyen gıda güvenliği, yoksulluk ve diğer sosyoekonomik faktörleri etkileyebileceğini ekliyor.
Dr. Skinner’a göre hastalıkların ortaya çıkmasının ve hayvanlardan insanlara bulaşmasının ardında, nüfus artışı, tarımdaki değişimler, insanların dünyadaki hareketi ve iklim değişikliği var. Skinner, küresel ısınma ve nüfus artışı tarımı ve göçü etkilediğinden bütün bu faktörlerin birbiriyle ilişkili olduğunu da belirtiyor. Skinner ayrıca artan sıcaklar ve nüfus değişikliğinin arazi kullanımını etkileyerek çiftçileri yüksek yerlere taşınmaya, ormanları yok etmeye itebileceğini ve bunun da insanlar ve hayvanlar arasında salgınlara yol açan geçişler yaratabileceğini söylüyor. Yarasalardan ve domuzlardan insanlara geçen Nipah virüsü bu duruma örnek olarak gösteriliyor.
Skinner’a göre, iklim değişikliğinin hastalıkların yayılmasına etkisinin bir diğer örneği de yırtıcı hayvanların soyunun tükenmesi. Bu, kemirgen popülasyonlarının patlamasına ve böylece onların hastalıkları insanlara bulaştırma olasılığının artmasına yol açıyor.
Peki maymun çiçeği özelinde ne diyebiliriz?
Bilim insanları, maymun çiçeğiyle ilgili henüz yeterli bilgi olmadığından, iklim değişikliğinin rolüyle ilgili bir saptamada bulunamıyor. Dr. Jones, iklim değişikliğinin ana virüs konakçısının dağılımını değiştirerek maymun çiçeği salgınını etkilediğine dair bazı kanıtlar olmasına rağmen arazi kullanımındaki değişikliğin daha etkili olduğunu düşünüyor. Dr. Collins, değişen sıcaklıklar, nem ve göçten kaynaklanan açık bir iklim değişikliği bileşeni olsa da bunların henüz test edilmediğini söylüyor.
Harvard TH Chan Halk Sağlığı Okulu'ndaki İklim, Sağlık ve Küresel Çevre Merkezi'nin geçici direktörü Aaron Bernstein, kolera dışında geçtiğimiz yüzyıldaki tüm pandemilerin hayvanlardan insanlara yayılan hastalıklar olarak başladığını belirtiyor. Dr. Bernstein, bu tür yayılmaların önüne geçilmesi için türlerin yaşam alanlarının ve ormanların korunması, vahşi yaşam ticaretinin kısıtlanması ve çiftlik hayvanlarının biyogüvenliğinin iyileştirilmesi gerektiğini söylüyor. Bunun, pandemi riskini azaltmanın yanında iklim değişikliğiyle mücadele ve türlerin korunmasına da yardımı olacağını ekliyor.
Yaban Hayatı Koruma Derneği'nin uluslararası politika başkan yardımcısı Susan Lieberman da ormanların korunmasıyla biyolojik çeşitliliğe fayda sağlanacağı, iklim değişikliğinin etkilerinin ve vahşi yaşamdan yayılan patojen riskinin azalacağına inanarak bu söylemleri destekliyor.
Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr