Yasadışı balıkçılık ve ağaç kesimi, atık kaçakçılığı ve vahşi yaşam ticareti gibi çevresel suçlar; ekosistemlere zarar veriyor, doğal varlıkları tüketiyor, geçim kaynaklarını yok ederek iklim değişikliğiyle mücadele etme çabalarımızı baltalıyor. Finansal kurumlar da genellikle karlılığı çevre suçları yoluyla artırılabilen, doğaya bağımlı sektörlere yatırım yapıyor. Yapılan yatırımlar her ne kadar teknik olarak yasal olsa da bir şekilde çevresel suçlarla ilişkili olması kara para aklanması anlamına geliyor.
Biyoçeşitlilik için Finans (F4B) tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre, çevresel suçlar her yıl 280 milyar dolara kadar gelir yaratıyor ve vergi gelirlerini yılda yaklaşık 30 milyar dolar azaltıyor. Bu faaliyetlerden en çok zarar görenler yoksul ve biyoçeşitlilik açısından zengin ülkeler oluyor. Finansal kurumlar, çevresel suçlarından çıkar sağlayan işletmelere yatırım yaparak ve bir nevi sektörü bu yönde teşvik ederek kurumların çevre suçlarına rağmen yatırımlar ile elde ettiği gelirleri ve karları etkin bir şekilde aklamalarına olanak sunuyor.
Yasa dışı faaliyetlerden elde edilen gelirlerin temiz paraya dönüştürülmesini önlemeyi amaçlayan kara para aklamayı önleme (AML) kuralları, güçlendirilmiş uygulamalar sayesinde terörizmin finanse edilmesini daha da zorlaştırdı. Fakat çevre suçları söz konusu olduğunda, AML kurallarının uygulanmasının zayıf olduğu görülüyor. Kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadele etmekle görevli hükümetler arası kuruluş olan Mali Eylem Görev Gücü (FATF), bu alanda faaliyetlerini arttırdığını belirtse de kayda değer eylemler, büyük ölçüde yasa dışı vahşi yaşam ticaretiyle sınırlı kaldı. F4B’nin raporu; mevcut AML kurallarının daha fazla çevre suçunu kapsayacak şekilde düzenlenmesinin bile yeterli olmayacağını, çevre suçlarından elde edilen yatırım getirilerinin de AML kurallarına tabi olması gerektiğini belirtiyor.
Emeklilik fonları da dahil olmak üzere finans kurumları, yalnızca çevre suçlarının faillerinin kârlarını akladığı kanallar sağlamakla kalmıyor; ayrıca gıda, ağaç ürünleri ve altyapı gibi doğaya bağımlı ve karlılığı çevre suçları yoluyla arttırılabilen sektörlere de yatırım yapıyorlar. Örneğin, yasadışı ağaç kesimi, tarımsal üretim için daha fazla araziyi kullanılabilir hale getirerek maliyetleri düşürür, tarımsal çıktıyı artırır ve kaliteyi iyileştirir. Sonucunda işletmeler için daha yüksek karlar ve yatırımcıları için daha büyük getiriler elde edilir. Yapılan bu yatırımlar teknik olarak yasal olsa da getirilerin kısmen suç faaliyetlerinden elde edilmesi buna göre bir düzenlemenin gerekliliğini gösteriyor.
Finansal kurumlar teoride çevre suçlarından faydalanan işletmeleri desteklememe yükümlülüğüne sahip. Bu tür firmalar para cezası, faaliyetlerin zorunlu olarak askıya alınması riskiyle karşı karşıya kalıyor ve bu da onları yatırımcılar için daha dezavantajlı hale getiriyor. Ancak çoğu durumda çevre yasalarının yetersiz bir şekilde uygulanması bu riskleri yatırımcılar için etkili bir caydırıcı haline getiremiyor. Kredi riskleri bu yatırımları durduramasa da finansal kurumlar, yıkıcı yatırımlara halkın tepkisine karşı giderek daha savunmasız hale geliyor. İtibar kaygısının yanı sıra Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık da dahil olmak üzere kilit yargı bölgelerinde yeni zorunlu çevresel durum tespiti uygulamaları, gerekliliklerinin yürürlüğe girmesine yardımcı olabilir. Çevre suçlarının ciddi küresel sonuçlar yarattığı Brezilya'da merkez bankası; sosyal, çevresel ve iklim faktörlerini finansal düzenlemeye dahil etmeye başladı. Çevre suçlarına ilişkin kamu yararına açılan iklim davalarının da sayısının arttığı ve çevre adına olumlu sonuçlandıkları görülüyor.
Ancak bunların hiçbiri, AML kurallarının daha geniş ve sıkı bir şekilde uygulanmasına ve hükümetlerin daha güçlü eylemlerine olan ihtiyacı ortadan kaldırmıyor. Uygulamanın etkili olabilmesi için, çok çeşitli kaynaklara ve yeteneklere sahip olan ulusal düzenleyicilerin de katkısına ihtiyaç var.
Kolektif eylem bu engellerin üstesinden gelmeye yardımcı olabilir fakat çevresel sorunlarla ilgili adımlar genellikle ağır oluyor. Bu nedenle F4B, tedarik zincirlerini kölelik ve yolsuzluk gibi suçlardan kurtarmak için uygulamaya koyulanlardan dersler çıkararak hedefe yönelik mekanizmaların geliştirilmesini tavsiye ediyor. Örneğin, elmas endüstrisinde şeffaflığı arttıran uluslararası, çok paydaşlı bir girişim olan Kimberley Süreci, sözde çatışma elmaslarının ticaretini azaltmaya yardımcı oldu.
Finansal aktörler, yatırım portföylerini çevresel suçla bağlantılardan kurtarma taahhütlerini yerine getiren çok paydaşlı bir süreci destekleyerek, davaları ve itibar risklerini azaltabilir ve düzenlemelerin iyi tasarlanmasını sağlamaya yardımcı olabilir. Çevresel suçları desteklemek, bunlardan kazanç sağlamak ve nihayetinde devam ettirmek büyük ölçüde kasıtsız da olabilir. Ancak gezegeni korumak için gerekli ve kasıtlı adımlar atılmalı.
Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr