Tüketiciler işletmelerin su kıtlığı konusunda sorumluluk almaları gerektiğini düşünüyor

“Ecolab Watermark Study” tarafından yapılan araştırmaya göre, tüketiciler su kıtlığı konusunda endişeli ve lider pozisyonlardaki işletme sahiplerini bu hayati kaynağı korumak için acil olarak harekete geçmeye çağırıyor.

İklim değişikliği ve su kıtlığını soyut, uzak tehditler olarak görmek her geçen yıl daha da zorlaşıyor. Kronik su stresi kötüleşirken bile ortalama küresel sıcaklıklarda rekorlar kırılmaya devam ediyor.

Tüketicilerin su sorunlarına yönelik tutumlarına ilişkin “2023 Ecolab Watermark Study”den elde edilen yeni verilere göre, neredeyse dört tüketiciden üçü temiz ve güvenli suya erişimi en önemli çevresel sorun olarak görüyor.

Temiz ve güvenli suya erişim konusunda en yüksek seviyede endişe duyan tüketicilerin %68'i Latin Amerika , %53’ü Amerika Birleşik Devletleri'ndeyken, elde edilen veriler önümüzdeki bir ila beş yıl için her bölgede yüksek bir düzeyde endişe oranının gözlemlendiğini gösteriyor.

Bu sonuçların da gösterdiği gibi, dünyanın dört bir yanında iklim kısıtlı bir geleceğin gerçekleri ortaya çıkmaya başlıyor. Ve insanlar sadece cevap aramakla kalmıyor, aynı zamanda kimin sorumlu olduğunu da araştırıyorlar.

Tüketiciler hükümetleri ve sanayiyi suçluyor

Çoğu tüketici, endüstrinin su kıtlığıyla mücadele konusunda net bir rehberliğe veya planlamaya sahip olduğuna inanmıyor. Bununla birlikte, tüketicilerin iş dünyası liderlerinin su tasarrufuna önem verip vermedikleri konusundaki görüşleri de karışık: Araştırmaya göre ABD, Avrupa, Latin Amerika ve Asya Pasifik'teki tüketicilerin yarısından fazlası iş dünyası liderlerinin su tasarrufuna önem verdiğine inanmazken, Çin, Hindistan, Orta Doğu ve Afrika'daki (IMEA) tüketicilerin daha iyimser oldukları görülüyor.

Bu sonuçların iş dünyası liderleri için harekete geçirici bir güç niteliğinde olması gerektiği düşünülüyor. Bu noktada özel sektörün küresel su kriziyle mücadelede hayati bir rolü bulunurken ve 150 kadar şirket dünyanın su kullanımının üçte birini olumlu yönde etkileyebilir.

Bunların yanında, günümüz teknolojilerini temel alan kapsamlı planlar hayata geçirilir ve kararlılıkla takip edilirse, işletmeler su kıtlığını önleme konusunda önemli bir fark yaratabilir.

İşletmeler, faaliyetlerinde suyu daha iyi kullanma çabalarını iki katına çıkararak, Dünya Kaynakları Enstitüsü'ne göre 2030 yılına kadar %56'lık bir orana ulaşması beklenen tatlı su açığının kapatılmasına yardımcı olmak için üzerlerine düşeni yapabilirler.

Su krizinin işletmeler üzerindeki etkileri, itibar baskılarının ötesine geçmekteyken; su kıtlığı kötüleştikçe işletmeler, operasyonları için güvenilir ve tutarlı su tedariki sağlama konusunda zorluklarla karşı karşıya kalıyor.

‍

Suyun iklim krizindeki rolü

İşletmeler, su tüketiminin azaltılması, yeniden kullanım ve geri dönüştürme stratejilerini uygulayarak, sera gazı salımlarındaki azalmalar sayesinde aynı zamanda küresel ısınmanın da engellenmesine yardımcı olabilirler.

Suyun ticari kullanıma uygun olması için taşınması, arıtılması, ısıtılması ve soğutulması gerekir. Bu süreçlerin hepsi enerji gerektirir.

"Su ve enerji bağı" ise işletmelere iklim değişikliği ve su kıtlığıyla mücadeleye aynı anda destek vermeleri için uygun bir fırsat sunuyor; bu da su tasarrufu, salımların azaltılması ve genel maliyetlerin düşürülmesi hedeflerinin önünü açıyor.

Ecolab Watermark Study, dört tüketiciden üçünün su kıtlığının etkili bir şekilde çözülebileceğine inandığını ortaya çıkardı. Yolculuk kolay olmayacak olsa da doğru ve anında harekete geçilirse başarı mümkün olabilir.

‍