Anasayfa

UNICEF: “Neredeyse tüm çocuklar iklim risklerine maruz kalıyor.” 

Aktivizm yoluyla gelecekleri için değişim talep eden gençlerin ulusal ve uluslararası alanda daha çok dinlenilmesi gerekiyor.

3 Dakikalık Okuma
|
İklim Kaynaklı Riskler ve Fırsatlar
İnsan Hakları ve İş Gücü

İklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, hava, toprak, su ve okyanuslardaki artan kirlilik seviyeleri dünyanın doğal sistemlerinin sınırlarının aşıldığının en önemli göstergesi. İklim değişikliği küresel olarak insanların iyi olma halini etkilediğinden iklim değişikliği artık sadece çevresel bir kriz değil aynı zamanda insan ve özellikle de çocuk hakları krizi olarak ele alınıyor.  

1989'da, dünyadaki hemen hemen her ülke çocukların yaşamak için temiz bir çevre, temiz hava, temiz su ve yiyeceğe erişim hakları olduğu konusunda anlaştılar ve çocukların yaşama, eğitim gibi temel haklarını koruma altına alma sözü verdiler. Fakat iklim değişikliği konusundaki başarısız politikalar bu sözün tutulmasını engelliyor. Bugün çocuklar, okula gitmek ya da güvenli bir evde yaşamak yerine iklim ve çevresel şoklar nedeniyle kıtlık, çatışma ve ölümcül hastalıklara katlanıyor. Bu şoklar, dünyanın en genç, en yoksul ve en savunmasız çocuklarını daha da yoksulluğa itiyor ve çevresel risklere karşı dayanıklılıklarını azaltıyor. Çocuklar, aşırı hava koşullarına, toksik tehlikelere ve bunun neden olduğu hastalıklara karşı yetişkinlerden daha savunmasız olmakla kalmıyorlar, aynı zamanda bu durum çocukların geleceğini de yetişkinlere göre daha fazla tehdit altında bırakıyor. UNICEF tarafından yayınlanan Çocukların İklim Riski Endeksi (The Children’s Climate Risk Index - CCRI) raporu çocukların iklim değişikliğinin etkilerine ne derece maruz kaldıklarına ilişkin ilk kapsamlı görüşüsunuyor.  

Rapora göre çocuklar önümüzdeki yıllarda çok daha tehlikeli ve belirsiz bir dünyada yaşamak zorunda kalacak. Yeryüzündeki hemen hemen her çocuk, en az bir iklim ve çevresel tehlikeye, ısı dalgaları, kasırgalar, hava kirliliği, sel ve su kıtlığı gibi şok veya strese maruz kalıyor. Çocuklar fiziksel ve fizyolojik olarak risklere karışı daha savunmasız olduklarından ve önlerinde daha uzun bir ömür olduğundan iklim ve çevresel şoklardan yetişkinlere göre daha çok etkileniyorlar.  

Rapor aynı zamanda ülkeleri, çocukların çevresel streslere ve aşırı hava olaylarına karşı ne kadar savunmasız ve tehlikede olduklarına göre sıralıyor. Buna göre, küresel olarak yaklaşık 1 milyar çocuk, yani dünyadaki çocukların neredeyse yarısı, iklim değişikliği nedeniyle yüksek risk altındaki ülkelerde yaşıyor. 163 ülkenin incelendiği raporda Türkiye 97. sırada yer alırken,  Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad ve Nijerya çocuklar için en riskli ülkeler arasında yer alıyor. Aşırı derecede yüksek risk altındaki ülkelerin dörtte biri (33 ülkeden 8'i) çok yüksek düzeyde göç oranına sahip, bu ülkelerde nüfusun %5'inden fazlası yerinden edilmiş durumda.  

Ayrıca son derece yüksek riskli ülkelerin sadece yüzde 40'ı Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılarında (NDC'ler) çocuklardan ve gençlerden bahsediyor. Rapor aynı zamanda dünyadaki en yüksek riskli yerlerin iklim değişikliğinin nedenlerine en az katkıda bulunanlar olduğunu belirtiyor. Buna göre aşırı derecede yüksek riskli 10 ülke, küresel emisyonların yalnızca yüzde 0,5'inden sorumlu.  

Raporda birden fazla iklim riskiyle karşı karşıya olan bölgelerde tam olarak kaç çocuğun yaşadığı da inceleniyor ve iklim krizinin çocuklar üzerindeki etkisine dair tam bir fikir oluşturmak için birbirini tetikleyen çevresel riskler, sağlık, eğitim ve su ve sanitasyon gibi temel hizmetlerin mevcudiyeti ve kalitesine ilişkin verilerle birleştiriliyor. Buna göre 850 milyon çocuk - tüm çocukların yaklaşık üçte biri - dört veya daha fazla çevresel krize maruz kalıyor ve bu da çocukların gelişimi için zorlu bir ortam yaratıyor. Bu tehlikeler sadece birbirini şiddetlendirmekle kalmıyor, COVID-19 da dahil olmak üzere diğer sosyal, politik ve sağlık riskleriyle etkileşime girip toplumdaki eşitsizliği de arttırıyor. Üst üste binen tehlikeler nihayetinde dünyanın belirli bölgelerini çocuklar için daha da güvencesiz ve riskli yerler haline getirerek gelecekteki potansiyellerini büyük ölçüde azaltıyor.  

Hükümetlerin ve şirketlerin, Paris Anlaşması uyarınca sera gazı salımlarını azaltarak iklim değişikliğinin temel nedenlerini çözmek için acilen çalışması gerektiği raporda vurgulanıyor. Ayrıca ülkelerin, Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için uygun karbon bütçelerini belirlemek ve nihayetinde ekonomiyi fosil yakıtlardan uzaklaştırmak için gereken sert adımları atmak da dahil olmak üzere, en kötüsünü önleme taahhüdünde bulunmaları için hala zaman olduğu belirtiliyor. Fakat iklim krizini ele almak, toplumun her kesiminin harekete geçmesini gerektiriyor. Hükümetlerin çevre politikalarının çocuklara duyarlı olması, şirketlerin çocukların bağımlı olduğu doğal çevreyi korumaları, okullarda öğrencilerin daha yeşil bir geleceğe hazır hale gelecek şekilde eğitilmeleri gerekiyor.  

İklim değişikliğine karşı sera gazı salımlarını azaltmak gibi uzun vadeli çözümlerin yanında; su, sanitasyon ve hijyen hizmetlerine erişim, sürdürülebilirlik eğitimleri, sağlık ve beslenme hizmetlerine erişim ve sosyal koruma ve yoksulluğun azaltılması gibi alanlara yatırım yapılması büyük önem taşıyor. Ayrıca aktivizm yoluyla gelecekleri için değişim talep eden gençlerin ulusal ve uluslararası alanda daha çok dinlenilmesi gerekiyor. COP26 da dahil olmak üzere tüm ulusal, bölgesel ve uluslararası iklim müzakerelerine ve iklimle ilgili tüm karar alma süreçlerine çocuklar ve gençler dahil edilmeli. 

S360'ta ortak değer yaratmayı odağımıza alarak günümüzün en önemli sürdürülebilirlik problemleri üzerine stratejik öneriler geliştiriyor, böylece kârı amaçla birleştiriyoruz.

Detaylı bilgi için kurumsal web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.s360.com.tr

İlginizi çekebilecek diğer makaleler

4 Dakikalık Okuma
December 20, 2024

Genişletilmiş üretici sorumluluğu ve küresel plastik antlaşması: Üretime üst sınır getirilecek mi?

4 Dakikalık Okuma
November 22, 2024

Yapay zekâ şirketlerinin “etik badana”larına kanmayın

3 Dakikalık Okuma
November 22, 2024

Küresel biyoçeşitlilik telafisi işe yaramıyor – Uzmanlar yerel çözümleri öneriyor